HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL
Toplumcu şiirin büyük ustası:
HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL
Yaşamı boyunca emperyalizme karşı emekçi halkın yanında yer alan,sanatının tüm verimleri bu yönde olan;yazdığı çocuk kitapları,mizah öyküleri ama en önemlisi şiirleriyle çok büyük bir okur kitlesini kucaklayan sevgili Hasan Hüseyin Korkmazgil’i bundan 21 yıl önce,26 Şubat 1984 günü kaybetmiştik.
Onunla ilk –ve son- kez yüz yüze 1973 yılının ilk aylarında karşılaşmıştım.Ankara’da Toplum Dergisi’ni yönetiyordu.Ben de yedek subay okulunu yeni bitirmiş bir astteğmendim.Ve O’na hayrandım.Toplum Dergisi’nin yönetim yeri Yenişehir’le Kızılay arasında bir sinemanın ikinci katındaydı.Aynı katta müşterisi pek fazla olmayan bir de lokanta vardı.Ara sıra o lokantada bir arkadaşımla yemek yer içki içerdik.Bir gün arkadaşıma,ilk baskısı 1966’da yapılan ve basında büyük gürültüler kopartan “Kızılırmak”tan şiirler okuyordum.Dar bir koridora benzeyen lokantada, bizden bir masa ilerde arkası bize dönük birisi oturuyordu.Şiirin “Silâh ve şarkı / ben bütün karanlıkları bunlarla yendim/” dizeleriyle başlayan birinci bölümünü bitirdikten sonra,aradaki bölümleri atlayıp “Bir gün çıkıp geldiler” cümlesiyle başlayan ve bence Amerikan emperyalizmini en yalın,en iyi ve en vurucu şekilde anlatan ünlü mensur şiiri okurken bir masa ilerimizde oturan kişi yanımıza gelerek “Merhaba” dedi.O anki heyecanımı hiç unutmam.Karşımdaki kişi Hasan Hüseyin’di.Lokantadan dergiye geçtik ve yarım saat sohbet ettik.İkimiz de aynı öğrenimi görmüştük.Benden 14 yaş büyüktü.Kendisine “ağabey” diye hitabediyordum.O gün bize,çayımızı içerken “Kızılırmak” ın 1966’da ilk yayınlanışından sonraki serüvenini anlatmış,çağrıldığı basın savcılığında nasıl tutuklanıp cezaevine götürüldüğünü,bilirkişi raporlarını,Yargıtay Birinci Ceza Dairesi’nin mahkûmiyet kararını nasıl esastan bozduğunu,3.ağır ceza mahkemesinin Yargıtay’ın kararına uyma kararı verişini ve 1970’te kitabın 2. baskısının yapılışına kadar yaşanan trajıkomik olayları anlatmıştı.
Aradan yıllar geçtikten sonra Ankara Gazi Lisesi’ne atanmıştım.Hasan Hüseyin hastanede yatıyordu.Bir öğretmen arkadaşım ve birkaç öğrencimle beraber ziyaretine gittik.İlgililer bize hastanın yoğun bakımda olduğunu ve görüşmenin mümkün olmadığını söylediler.Geri döndük.
Hasan Hüseyin’in tüm şiirlerinde,insanı hemen içine alıveren,coşkulu,yalın ve O’nun gerçekten emek ve emekçiden,tam bağımsızlıktan yana olduğunu anlatan bir hava egemendir.
Emekçiyi sömüren,ezen,ülkenin bağımsızlığını bireysel çıkarları için yok eden ihanet içindeki egemen sınıflara karşı nasıl mücadele edileceğini, öylesine heyecanla ve anlaşılır şekilde anlatır ki,insan O’nun şiirini okur okumaz,adeta, durumu kavrayan ve mücadele yöntemlerini bilen bir bilince ulaşır.
“Nehirler Aka Aka”şiiri bunun tipik bir örneğidir:
Yolcu,
Görüyorum ki,bir an önce varmak istiyorsun oraya.Gerginsin,kıpır kıpırsın,soluk soluğasın,yay gibisin ey yolcu!Coşkunluğun ne güzel,öfken ne güzel! Sana selâm,sana saygı,ey yolcu!
Fakat düşündün mü yolunun uzunluğunu?Neler var yolunun üstünde,düşündün mü?Koşar-adım aşabilecek misin şu dağı,geçebilecek misin bu hızla şu beli,tırmanabilecek misin bu solukla şu sırtı?Ovada dikenler boy-atmıştır belki,kayalar yollara uçmuştur,kuru dereleri seller basmıştır,kar yağmıştır belki o tepelere?Böyle, uçar gibi geçip gidebilecek misin oralardan,hemen varabilecek misin oraya?Belki sırtlanlar üşüşmüştür leşlere,kuzgunlar çökmüştür ak kayalara,kuduzlar tutmuştur belki yolları.Belki silinmiştir ayak izleri yolcuların.Bütün bunları bir bir düşündün mü,ey yolcu?Çünkü sen,ne ilk yolcususun bu yolun,ne de son.
Derim ki sana:
Nehirler boyunca git! Nerelerde ve niçin durgundur nehirler,nerelerde ve niçin hırçındır nehirler,nerelerde ve niçin mendereslidir,nerelerde ve niçin çağlayanlı ve çavlanlıdır nehirler,gözlerinle gör,duy kulaklarınla! Gör ve duy ki,nasıl varır nehirler denizlere!
Derim ki sana:
Denize varmaktır amacı nehrin,denize varmak,ey yolcu!
Büyükse dağ,aşamıyorsa üstünden nehir,dolanır çevresini dağın.Büyükse kaya,söküp atamıyorsa nehir,birikip birikip taşar üstünden,dolanır yanını yöresini.Yokuşsa yolu,koşamıyorsa,menderesler çizer nehir.Uçurum çıkarsa önüne,kapıp bırakır kendini nehir,açar kanatlarını;ve varır varacağı yere,oraya denize!
Derim ki sana:
Nehirler boyunca git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıklarını! Sen de bir nehirsin ey yolcu!Senin de varmak istediğin bir yer var.Gerçekten varmak istiyorsan oraya,nehirlere iyi bak! Engeller nasıl aşılır,öğren nehirlerden! Yarı yolda yok olup gitmek değildir amaç,nehirler gibi akıp,nehirler gibi ulaşmaktır oraya!Varmaktır oraya,ey yolcu!
Derim ki sana:
İyi oku yolunu,avucunun içi gibi bil!İyi belle yolunun engellerini!Dizlerini,ciğerlerini,yüreğini sıkı tut,İyi dengele!Ovada koşar gibi vurma kendini dik yokuşlara!Uçuruma atlar gibi bindirme kayalara! “Daha koş,daha koş!” diye alkış tutanlara kanıp ta,kesilip kalma yarı yolda! Dipdiri varmalısın oraya! Varıp birşeyler yapmalısın!Hız koşusu değildir bu,ey yolcu,engelli koşudur bu! Engelleri aşa aşa,gücünü koruya koruya varmalısın oraya! Çünkü oraya varmaktır amacın,koşmak değil!
Boşuna sevmedim nehirleri! Aktıkça büyümesi boşuna değil nehirlerin! Akan büyür,ey yolcu! “Erişir menzil-i maksûduna âhaste giden” demiyorum ben sana, “tiz reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır” demiyorum.Böyle demiyor çünkü nehirler.Duracaksın,dolacaksın,kemireceksin,oyacaksın,dolaşacaksın,atlayacaksın,aşacaksın,koşacaksın ve varacaksın oraya,diyor nehirler.Öyle diyorum ben de! Beni dinle,beni anla,ey yolcu!
adım adım
kulaç kulaç
ilerliyor nehir
yoklayıp
araştırarak
tartıp
dengeleyerek
adım adım
pençe pençe
ilerliyor nehir
birdenbire koçbaşı
birdenbire ipek bir çarşaf
ve balıklar kurbağalar yosunlar
köprüler ve yoksul değirmenleri bozkırın
birdenbire bir uğultu
birdenbire bir kıyamet
bindirip
çekilerek
çekilip
toparlanarak
varıyor koca dağın ardındaki o koca dağa
varıyor cüceleşip
devleşerek
varıyor
nehirce kahkahalara
şarkılar söylemeliyim
nehirler gibi uzun
nehirler gibi kollu
nehirler gibi hırçın
ve yumuşak
ve nehirler gibi
dur
durak bilmeyen şarkılar söylemeliyim
gitmek
nehirlerle yanyana
gitmek
nehirler gibi zor
nehirler gibi çetin
nehirler gibi umutlu
gitmek
nehirlerden de öteye
oraya
taa oraya
o büyük kurtuluşa
yüreğim
yaralı kuşum
topla ve aç kanatlarını
Hasan Hüseyin Korkmazgil, bir ülkenin akla gelen her alanda bağımsız olması gerektiğini, eğer sadece bir konuda bile başkasına bağımlıysa, gerçek bağımsızlığını yitireceğini bir çok şiirinde ustaca vurgulamıştır.
Ülkemizde 1960’lı yılların ortasından sonra hızla gelişen ABD emperyalizmine başkaldırış, edebiyatta, roman,öykü,şiir alanında birçok ürünün ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Fakir Baykurt’un “Amerikan Sargısı” romanının yayınlandığı 1967 yılından bir yıl önce Hasan Hüseyin bir şiirinde şöyle diyordu:
“Birgün çıkıp geldiler –anlamsız yüzlerini ve gülüşlerini- tüketim artıklarını ve üretimorganlarını ve eski külotlarını-çikletlerini,çukulatalarını getirip bıraktılar –tiklerini mimiklerini çiğliklerini – genç kızların düşlerini getirip bıraktılar – hergün hergün yeniden getirip bıraktılar – iplerini oltalarını konservekutularını – süt tozlarını soyalarını salemlerini – kısırlıkhaplarını madalyalarını tasmalarını – bayraklarını bayrakyırtmalarını sövmelerini – anamıza bacımıza çocuğumuza – en çok önem verdiğimiz şeylere – üretimorganlarını ve tüketimartıklarını kullanarak – Tanrının ve İsa’nın ve bizimkilerin izniyle – atlarını seyislerini çombelerini – tıraşlarını ve dişlerini getirip bıraktılar – hergün hergün yeniden getirip bıraktılar – sonra güzel güzel anlaşmaları – sonra güzel güzel sözleşmeleri – sonra güzel güzel paylaşmaları – asılmışların ve asılacakların izniyle – ve durmadan durmadan baltazar bayramlarını –sonra güzel güzel savaş uçaklarını –radarları rampaları atombombalarını – denizaltı denizüstü bir şeylerini – bilincaltı bilincüstü herşeylerini – piekslerini bitekslerini bitpazarlarını – eroinlerini kokainlerini getirip bıraktılar – hergün hergün yeniden getirip bıraktılar –
ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve sonra çekilip gitmediler gemilerine
ve artık o kadar çok şey getirdiler ki
ve artık o kadar çok şey getirdiler ki
ve artık o kadar çok şey getirdiler ki
bağımsızlığa yer kalmadı ülkemde!
Korkmazgil,1950 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdikten sonra Maraş’ın Göksun İlçesi’ne atandı.Orada siyasal eylemlere katıldığı gerekçesiyle,142.maddeden üç yıl hapse mahkûm edildi.
Daha sonraki yaşamında boyacılık,tabelacılık,arzuhalcilik gibi işler yaptı.Ancak 1962 yılından sonra yaşamını hep kalemiyle kazandı.Yaşamını gazetecilik,mizah yazarlığı ve şiirleri doldurdu.Halkını çok iyi tanıyordu.Bu yüzden bazen hüzne kapılır,halkının olması gereken bilinç düzeyinde olmadığı için üzülürdü.”Kocabebek” şiirinde:
bu demir divriği dağlarından
ben söktüm ulan ben söktüm
bu namlu divriği demirinden
ben döktüm ulan ben döktüm
bu ak bileklerde bu kapkara kelepçe
ben dövdüm ulan ben dövdüm
ben dövdüm ateşlerde bu kelepçeyi
bu biçimi bu demire ben verdim
şimdi kaysı çiçekleri tozutur geçer
şimdi şarap düşer kızgın bağlara
şimdi sevdiğimi alır giderler
güz oturur gözlerime dağlar uy!
varalım diyelim ki heeey diyelim
nakışçana duralım korolarla diyelim
heeeey diyelim heeeeeey
yıkılır bu düzmeceler yıkılır
köprüler kurulur aydınlıklara
gelir bir gün kaşla göz arasında
en gizli tomurcukların ucunda gelir
ekmeksiz evin yalnızlığında
kınasız parmakların bakışlarında
uykusuz gecelerin ardında gelir
gelir ulan gelir işte,bal gibi gelir
halaylarla çıkalım korolarla duralım
heeeey diyelim heeeeeey
bu namlu divriği dağlarından
bu candarma benim kapıbir komşum
bu türkü benim türküm çoğalır kanayarak
kelepçemin karasında ak bir güvercin
ustam kessin ellerimi benim çocuk ellerimi
dağlar uy
uy dağlar
Türk Halkı’nın -biraz da İslam mistisizmi etkisiyle- hep tahammül ve tevekkül gösterdiğini,çok geç tepki verdiğini bilirdi.Üreten,yapıp yaratan, ama ürettiği değerleri başkalarına kaptıran halkına “Şapka” şiirinde “bekleroğlu” der ve ona –ders verir gibi- şöyle seslenir:
….
toplumculuk ne demekmiş biliyor musun
biri yer biri bakar biliyor musun
apartıman bundan çıkar biliyor musun
ondan sonra polismolis kilitmilit mapûsane
ondan sonra allahmallah yalandolan kaşkariko
kimden aldın bu şapkayı başına
ne tutarsın bu şapkayı başında
neden yere çalmıyorsun bu şapkayı başına
yere neden bu başı şapkayına
bak işte görüyor musun diyemiyorum
dilimin ucunadek geliyor diyemiyorum
… .
Işıklar içinde yat sevgili Hasan Hüseyin Korkmazgil.
(Bu yazı Ekin Sanat Aylık Edebiyat ve Düşün Dergi’sinin 3. sayısında (Nisan 2005) yayımlanmıştır.)