06 Aralık 2011

NİKSARLILAR DAYANIŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ (NDKD)

ile Hami KARSLI

(İstanbul’daki Niksarlıların 35 yıl önceki örgütlenme öyküsü)

NİKSARLILAR DAYANIŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ (NDKD)

 

1976 Yılında, Sakarya Adapazarı Lisesi’nden, İstanbul Beyoğlu Fındıklı Lisesi’ne atanmıştım. Eşim, Edirnekapı’da bir okula atandığı için orada bir ev kiralamıştık. Benim âdetimdir, gittiğim her kentte veya taşındığım her semtte “acaba burada yaşayan bir hemşerim var mı” diyerek çevremde Niksarlı ararım.

Ortaokul’dan sınıf arkadaşım Görgün Özdemir Fatihte, Eser Günal Göztepe’de oturuyorlardı. Kunduracı Nusret Kaleli Ağabey’in evi de Edirnekapı’ya yakın bir yerdeydi. Yine Fatihte Hacı Kâşifler’den Sabahattin Olcay Ağabey’in de evi vardı.

Bunların dışında, başka semtlerde yaşayan birçok Niksarlı daha vardı. Sık sık bu arkadaşlarla bir araya geliyorduk.

İstanbul’a atanmamın üzerinden çok geçmeden bir dernek kurma düşüncesi geliştirdik.

Beyoğlu’nda bir noterde çalışan Ünal Günüşen isimli arkadaşımız Tarlabaşı’nda oturduğu evin alt katının kiralık olduğunu söyledi. Ev küçük, kirası ödeyebileceğimiz ölçüde, yeri de herkesin kolaylıkla bulabileceği merkezi bir yerdeydi. Anımsayabildiğim kadarıyla ilk yönetim kurulunda, Hami Karslı, Eser Günal, Ünal Günüşen, Fesiyanıkların Mustafa Morkoyuncu, Güdek Kâtiplerin Nurettin Doğan vardı.  Çeşitli mahalli derneklerin tüzüklerini inceleyerek bir dernek tüzüğü hazırlamış ve matbaada bastırarak Beyoğlu Kaymakamlığı’na (Emniyetin dernekler masasına) vermiştik. Hatta o tüzük kitapçığında benim doğum tarihim 1941 yerine 1041 yazıldığı için arkadaşlarım benimle dalga geçmişlerdi. Tarih, zannederim 1977 yılının ilk aylarıydı.

Derneğin ilk faaliyetlerinden birisi, basına bir bildiri göndermek olmuştu. Çünkü 26 Nisan 1977’de Bülent Ecevit ve beraberindekiler Niksar’da bir açık hava toplantısı yaptıkları sırada MHP ve AP’lilerin saldırısına uğramışlar, bu ise tüm yurtta büyük bir infial uyandırmıştı. Dernek olarak bu olayı çok sert bir şekilde kınamıştık. Ulusal basının tüm büyük gazeteleri bu bildirimize yer vermişti.

Derneğin kuruluşu sırasında günlerce İstanbul’un altını üstüne getirmiş, nerede bir Niksarlı varsa ona ulaşmaya çalışmıştık. O günlerde steyşın Renault bir arabam vardı. Bir arkadaş arabanın üzerine NDKD Servis Arabası yazmıştı. Çünkü Niksarlı ailelerin ziyaretine bu araba ile gidiyor ve onları derneğin çatısı altında toplamaya çalışıyorduk.

Dernek yönetim kurulu olarak sık sık toplanıyorduk. Özellikle akşam yemeklerinde bir araya geliyorduk. Kısa sürede, Tarlabaşı’ndaki dernek binası  Niksarlılar’ın uğrak yeri haline gelmişti. İstanbul içinde ve İstanbul dışında geziler, yemekler düzenliyorduk. Bir büyük gezi otobüsü ile anlaşmıştık. Hafta sonları en az 40 Niksarlı bu otobüsle geziye çıkıyorduk. Bursa Uludağ, Yalova-Çınarcık, Şile, Bolu Abant, Trakya taraflarında –ismini şimdi anımsamadığım- bir yer (Çatalca-Kastro?), Kefken-Kerpe sık sık gittiğimiz yerlerdi. Buralarda Niksar mutfağına özgü yemekler yapıyor, Niksar konulu sohbetlerimizle sıla özlemini gideriyorduk.

Çınarcık’ta bir “bat” partisi vermiştik. Gezimize katılan Niksarlı Hanımlar’ın  kocaman çamaşır leğenleriyle yaptıkları  “bat”  oradaki yabancıların da dikkatini çekmiş, tabak tabak onlara da ikram etmiş ve nasıl yapıldığını anlatmıştık.

Tamek Konserve Fabrikası arkasındaki Dizdar Çiftliği Bursa’da konakladığımız ve eğlendiğimiz yerlerden birisiydi.

Derneğe üye olmanın tek koşulu Niksarlı olmaktı. O günlerde tüm yurtta bir siyasal kamplaşma vardı. Biz dernek çatısı altına “parti politikaları” nı sokmamaya özen gösteriyorduk. Üyelerimiz arasında her siyasi görüşten insan vardı. Biz sadece Niksarlılık ekseninde bir araya gelmiştik.

Düzenlediğimiz gecelere Niksar’dan yöresel müzik ekipleri, Niksar Belediye Başkanı ve birçok Niksarlı geliyordu.

Babamın okul arkadaşı Ziver Demirel Amca bir gün “Hami, fasulyeli bulgur pilavı yemeyeli yıllar oldu” demişti. Lalezar Gazinosu’nda yaptığımız gecede, Hacı Kâşiflerin Sabahattin Ağabey ve Eşi Nimet abla, Ziver Amca’nın oturduğu masaya bir tencere taze fasulyeli bulgur pilavı koymuşlardı. Ziver Amca’nın gözleri yaşarmıştı. Aynı gecede Niksarlı bir kızımızı da nişanlıyarak geceye ayrı bir renk katmıştık.

Suadiye’de Kulüp 33’te düzenlediğimiz geceye Niksar’dan çok sayıda hemşerimiz katılmıştı. Belediye Başkanı Şevki Üngör duygusal bir konuşma yapmıştı. Ben gecenin açış konuşmasında “Yıllar sonra Niksar’a gittiğimde Niksar tanımadığım insanlarla dolmuş, civar ilçe ve köylerden gelenler adeta Niksar’ı işgal etmişlerdi” şeklinde bir şeyler söylemiştim. Şevki Ağabey bana cevaben “Unutma Hami Niksar Niksarlılarındır” demişti.

Son dönemde her hafta sonu Şemsipaşa-Salacak arasındaki Havacılar Lokali’nde toplanıyor, yemek yiyor sohbet ediyorduk.

O yıllarda Hatay Lokantası Kadıköy’de PTT’nin hizasında bir yerdeydi. Niksarlılar olarak sık sık  bu lokantada da toplanıyorduk. Bazen lokantanın müdavimi olan edebiyatçı dostlarımız da bize katılıyorlardı. Cemal Süreyya, İsmet Kemal Karadayı, Behzat Ay, Mehmet Kemal ve adını unuttuğum birçok sanatçı arkadaş bizlere şaka yollu “Ben fahri Niksarlı’yım” derlerdi.

I2 Eylül Faşizmi geldiğinde Derneğin Başkanı Metin Yaramış’tı. (*)  Tüm dernekler gibi bizim derneği de kapatmışlardı. Metin, bu kapatma işlemleri sırasında günlerce Beyoğlu Kaymakamlığı’na, Taksim Karakolu’na gidip geldiğini anlatmıştı.

Şu anda İstanbul’da yaşayan Niksarlılar yeni bir dernek çatısı altında toplandılar. Bu çok güzel bir şey!

Yeni Niksarlılar Derneği’nin kuruluş çalışmalarında yapılan toplantıları ve konuşmaları basına yansıyan kısmıyla takip ettim. Hiç kimse 35 yıl önceki kurulan dernekten ve yaptığı çalışmalardan söz etmedi. Kimbilir, belki de söz edildi ama basın vermedi veya ben rastlamadım. Şimdi derneğin Başkanı olan Sevgili Yüksel Ağabey –ki benim yakın akrabamdır- NDKD’nin bir genel kuruluna da başkanlık yapmıştı.

O günler güzel günlerdi.

 

 

(*) 12 Eylül 1980 darbesi yapıldığında ben Üsküdar Cumhuriyet Lisesi Müdürü idim.  Daha Önce Ortaköy Eğitim Enstitüsü’nde çalışıyordum. MC Hükümetlerince mimli birisiydim. Çünkü 1965’te TÖS kurulduğunda Sivas Şarkışla Ortabucak Ortaokulu Müdürü idim ve hemen Şarkışla’da TÖS’ü kurmuştum. Oradan sürüldüğüm Kastamonu Taşköprü Lisesi’nde de yine TÖS’ü kurmuş, öğretmenlerin grevinde Taşköprü’de etkin rol oynamıştım.

1971’de TÖS’ün mirasına sahip çıkmak üzere TÖB-DER kurulduğunda ben Adapazarı Ali Dilmen Lisesi’ndeydim ve TÖB-DER’in kuruluşunda görev almıştım. 

Bu nedenlerle MC iktidarları döneminde beni durmadan sürdüler. Hatta 1981 yılının sadece iki ayı içerisinde, İstanbul’da 3, Anadolu’da 3 olmak üzere tam 6 okulda görev yapmak zorunda kalmış bu arada büyük oğlumu da kaybetmiştim. Dolayısıyla bu süreçte NDKD içerisinde bir görev almamıştım.